21 Mart 2005 · 4 dakika
Binamız Çürük, Eğitimimiz Sağlam
Hedefleri, Türkiye’deki ilköğretim okullarını gezip 15 milyon öğrenciye ve ailesine ulaşmak. Gönüllü üniversite öğrencilerinin başlattığı projenin adı ‘Güvenli Yaşam Bilinci’. Amaç ise muhtemel bir depremde daha fazla can ve mal kaybının önlenmesi için toplumun bütün katmanlarına ulaşıp depremin gerçekten ne olduğunu halka anlatmak.
Hedefleri, Türkiye’deki ilköğretim okullarını gezip 15 milyon öğrenciye ve ailesine ulaşmak. Gönüllü üniversite öğrencilerinin başlattığı projenin adı “Güvenli Yaşam Bilinci”. Amaç ise muhtemel bir depremde daha fazla can ve mal kaybının önlenmesi için toplumun bütün katmanlarına ulaşıp depremin gerçekten ne olduğunu halka anlatmak.
Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği. Hatta ülkemiz dünyanın en fazla deprem olan ülkelerinden biri. Türkiye’de, hasarlı binaların çatlaklarını sıvamak, harcından kıstığı gecekondusunu inatla terk etmemek tanıdığımız manzaralar. Gönüllü üniversite öğrencileri, bu görüntülere son vermek amacıyla işe çocuklardan başlayarak topluma afet bilincini kazandırmak istiyor. Türkiye’deki 41 bin ilköğretim okulunu dolaşarak animasyonlarla, çizgi filmlerle, küçüklerin anlayacağı şekilde hazırlanmış kitaplarla çocuklara deprem eğitimi verecekler. Bu projeyi diğerlerinden ayıran özelliği, binlerce gönüllü ’eğitmen öğrencinin’ yetişmesi ve milyonlarca aileye çocukları vasıtasıyla ulaşmak. Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ve Afete Hazırlık Derneği (AHDER) adlı sivil toplum kuruluşları proje için kolları sıvadı. Projenin mimarı ise gönüllü gençler.
61 ili deprem kuşağında bulunan ülkemizde deprem, halkın ve çocukların gözünde hâlâ bir “muamma”. Kafalardaki soru işaretleri öylece duruyor. Çünkü, depremin beklenmesinden, kaç kişinin öleceğinden, kaç binanın yıkılacağından ziyade, artık insanların önemsediği icraata dökülenler. İstatistiklerden geriye “Nasıl tedbir alınacak?” sorusu kaldı. 1999 Gölcük depreminden sonra, deprem hakkındaki ‘kuru bilgiler’ yerine, pratikte de bilinçlenmek, doğru kaynaklardan bilgi almak isteyenler çoğaldı. Bu konuda iyileştirme adına Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve bazı sivil toplum kuruluşlarının yaptığı küçük çapta çalışmalar söz konusu. Fakat henüz bütün toplumu kapsayan ve yol kat edilmiş bir deprem eğitimi verilebilmiş değil.
Bu eksikliği gidermek amacıyla devreye gönüllü üniversite öğrencileri girdi. Geniş kapsamlı bir projeyle halkın bütün katmanlarına ulaşmak için çalışmaya başlayan gönüllülerin yaptıkları iş ‘boylarından büyük’ de olsa onlar, “Yapamayacağımızı düşünseydik bu işe girişmezdik.” diyor. Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencisi Oğuz Kaan Çağatay Kılınç ve İstanbul Üniversitesi öğrencisi Ümit Güvenç, Türkiye’deki 41 bin okulda, direkt öğrencileri, dolaylı olarak da aileleri kapsayan bir deprem eğitimi projesi geliştirdiler. İlki Diyarbakır’da yapılan eğitimin devamında, İstanbul’da depremden en fazla hasar görebilecek bölgeler yer alıyor. Projenin adı ise “Güvenli Yaşam Projesi”. Afete Hazırlık Derneği ve Toplum Gönüllüleri Vakfı şu anda projeyi birlikte yürütmeye çalışıyor.
Gönüllülük esasına dayalı çalışmanın ilk ayağı, deprem eğitmeni olmak isteyen gönüllü üniversite öğrencilerinin yetiştirilmesi. Afete Hazırlık Derneği tarafından verilen 8 saatlik bir eğitim sonunda ders verebilecek düzeye gelen öğrenciler, ilköğretim okullarına ’eğitmen öğrenci’ olarak gidecek. Yanlarına daha önce hazırlanmış bol animasyonlu CD’yi alıp okul okul dolaşacaklar. Eğitimler, illerin Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından önceden tespit edilen okullarda ve rehber öğretmenler eşliğinde verilecek. Öncelikle, İstanbul’un deprem riski yüksek ilçelerindeki 300 okula ve yaklaşık 300 bin öğrenciye ulaşmayı hedefliyorlar. Ancak TOG Afet Grubu Gönüllüleri bu kadar okula ulaşabilmek için daha fazla gönüllüye ihtiyaç olduğunu söylüyor. Eğitmen olacak kişilerde ise yaş ve meslek özelliği aranmıyor. Onlar için yalnızca gönüllü ve samimi olmak yeterli. Eğitimler öncesi, gönüllüler çocuklara nasıl hitap edeceklerini de öğreniyor.
300.000 Öğrenciye Animasyonlu CD
Prof. Dr. Ahmet Işıkara’nın denetiminde ve bilimsel bir danışma kurulu eşliğinde hazırlanan 40 dakikalık eğitimin içeriğinde ise çocukların akıllarında bulunan bütün sorulara cevap aranıyor. Dünyanın oluşumu, depremin insanlara neden zarar verdiği, yapısal ve yapısal olmayan tehlikelerden nasıl korunulacağı, Türkiye’de neden deprem olduğu gibi çocukların dünyasında cevapsız kalan ‘masum’ sorular cevap buluyor. Çocukların öğrenecekleri bunlarla kalmıyor. Her bir öğrenciye renkli, eğlendirici ve rahatlıkla anlayabilecekleri iki kitap hediye ediliyor. Hikaye şeklinde yazılan kitaplarda Deprem Dedeleri, çocuklara binaların sağlamlığını ve depremin hayatımızdaki yerini anlatıyor.
Ayrıca, öğrencilere çeşitli soruların içinde bulunduğu bir anket dağıtılması planlanıyor. Ailelerle birlikte cevaplandırılacak anketler ’eğitimci öğretmenlerin’ eline geçecek. Böylece toplumun deprem konusunda ne kadar fikir sahibi olduğu ve çocuklarının öğrendiği bilgilerden nasıl etkilendikleri ortaya çıkacak.
Cafe’lerde Boş Vakit Geçirmiyorlar
Projenin temelinde, depremin insan hayatında mutlak var olan bir olgu olduğunu; ancak önlemler alınabileceğini anlatmak yatıyor. AHDER’den Ersin Satı, dernek olarak zaten çeşitli etkinliklerle öğretmenlere, öğrencilere eğitimler verdiklerini ama bu projenin gönüllüler tarafından devam ettirilmesinin önemli olduğunu söylüyor: “Biz önce öğrencileri yetiştiriyoruz. Sonra onların aileleriyle bu konuda konuşmalarını istiyoruz, akabinde bizden eğitim almak istiyorsa ailelere de eğitim veriyoruz.” diyor.
Eğitimci öğrenci bulmak için arkadaşlarına ulaşmaya çalışan Oğuz Kaan Çağatay Kılınç, daha önce boş vakitlerini cafe’lerde geçiren bazı arkadaşlarının kendileriyle çalışmaya başladığını söylüyor. Oğuz Kaan, ufak sarsıntılar dışında depremi yaşamamış olmasına rağmen bütün okullara ulaşana kadar bu projenin içinde kalmaya kararlı. “Sekiz ay bu işin organizasyonu için çalıştık. Okullara gitmek için eğitmenler yetiştiriyoruz. Şimdilik biz başladık ama ne zaman biter bilemiyoruz. Bitene kadar da bu çalışmanın içinde kalmak istiyorum.” diyor.
21 yaşındaki Gizem Paksoy da depremin etkisinden çıkamayan çocuklara bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyor. Her deprem sonrası televizyonda gördüğü görüntülerden sonra bir şeyler yapmak gerektiği fikri onu AHDER’e getirmiş. O da arkadaşları gibi gönüllü çalışmanın verdiği hazzın hiçbir şeyde olmadığı görüşünde. Atatürk Eğitim Fakültesi öğrencisi Şule Altundağ ise, internette gezinirken karşılaştığı bu projenin önemli olduğunu düşünerek AHDER’e gitmiş. Bir öğretmen adayı olarak ““İçinde eğitim olduğu için projeye girdim.” diyor.
Kaynak: Fatma Şenadlı ( Aksiyon Dergisi Sayı: 537 / Tarih : 21-03-2005 )