14 Şubat 2007 · 2 dakika
Aşk Gel Bul Beni
Hiç beklemediğin bir anda, hiç beklemediğin bir şekilde karşına çıkıverir aşk. Anlamazsın, şaşırırsın. Hatta duraklar, çekinirsin. Hata yapmak korkusu sarar yüreğini. Ama sonra bir sıcaklık, seni kollarına alıverir.
Aşk bulur mu sence? Evet bulur bence. Hem de öyle bir anda bulur ki neye uğradığını şaşırırsın. Bir gün önce ‘aşkın kocaman bir yalan olduğunu, saçmalıktan öte bir şey olmadığını’ söylerken bir anda kendinde garip bir şeyler hissedersin.
Çok farklı hisler. Nereden geldiğini anlamazsın. Hatta kime karşı bunları hissettiğini bile çözemezsin. Ama işte gelmiş ve bulmuştur seni. Aslında başta adını da koyamazsın, yoktur adı. Sadece değişim ve biraz daha duygusallık dersin. Ama düşüncelerine duygusallık girmiştir, sözlerin yumuşamış, hislerin bulanıklaşmıştır. Hata yapmaktan korkarsın. Yanlış bir şeyler olabilir olur artık. Ne olduğunu çözemeden kelimelerini kağıtlara döker, madem bir ilham geldi gitmeden dökeyim içimi dersin. Konuşursun, yazarsın. Normalde anlam veremediğin tümcelere yeni anlamlar yüklersin. Aslında inceden inceye tüm bunlar bir arayış, bir çağırış ve hatta bir haykırıştır.
Ve işte aslında yavaştan yavaştan, aşk seni aramaya başlamıştır. Sokakta sana bakınıyor, sen yürürken takip ediyor, soluduğun havayı soluyor, aynı dolunaya bakıyor, senle derin düşüncelere dalıyordur artık. Sen farketmezsin, bilmezsin. Neler olduğunu hissetmezsin bile… Ama o tam oradadır, senin bilmediğin ve belki de bilmek istemediğin bir diyarda seni arıyordur. Aşk diyarında…
Evet belki kalbindeki seni bekliyor, ya da o umursamıyor ama senin umursamadığın biri sana sonsuz mutluluk vaad ediyor. Belki hiç tanımıyorsun bile, belki de görüştüğün bir kişi. Aşk mı işte bunlardan birinde saklı. Hangisinde mi? İşte aşkın en acımasız tarafı da bu; ‘Hangisi?’ sorusunu sormak ve de cevap alamamak. Denemek ama sonrasnda hayal kırıklığına uğramak.
İşte o anda, işte tam bu karmaşık ve korkunç çaresizliğin içinde bağırırsın ‘Aşk Gel Bul Beni’ diye. Daha aşkı yerden yere vurduğun günlerin üzerinden çok geçmemiştir. Daha yazdığın mürekkep kurumamış, parçaladığın eski aşkının mektupları çöp kutusu ile buluşmamıştır bile. Ama haykırırsın ‘Ey Aşk! Nerede isen gel bul beni!’…
Ama aşk kadın gibidir, nazlıdır, değerlidir. Peşinden koşturur, umutlarını zedeler, belki seni kor gibi yakıp kül eder. Yıkar, ağlatır karanlık gecelerde. Belki de hırçınlaştırır, sağa sola saldırtır. Belki delirtir, saçmalatır. Aynı şarkıları dinlettirir, ‘Seni Seviyorum’ diyebilmeyi özlettirir. Ama dedim ya aşk kadın gibidir. ‘Artık bitti!’ dediğin anda, yanağına küçücük bir buse kondurur enerji verir ve sonrada seni sarıp sarmalar.
Evet aşk bulur. Hem de hiç beklemediğin bir anda, hiç beklemediğin bir şekilde karşına çıkıverir. Anlamazsın, şaşırırsın. Hatta duraklar, çekinirsin. Hata yapmak korkusu sarar yüreğini, hatta tüm bedenini. Ama sonra o sıcaklık, seni kollarına alır. Hem kucaklar hem de kollar. Hem sevgi hem de güven verir. Rahatlar, durulursun. Ve işte o zaman işte aşk diye geçirir, bu sefer ‘Seni Seviyorum’ diye haykırırsın.
Sadece Sevgililer Gününüz Değil Tüm Günleriniz Aşk ve Sevgi İle Dolu Olsun…