13 Ocak 2010 · 2 dakika
Belki Bir Uyarı, Belki Bir Yol…
Perşembe günü Anneannem feci bir şekilde hayatını kaybetti. Ölümünden çok hayatını kaybetme şekli beni fazlasıyla etkiledi. Ölümü kabullenmiş biriyim; ama ölme şeklini ve öldükten sonra yaşananları kabullenemedim, hiçbir zaman da kabullenemeyeceğim.
Perşembe günü Anneannem feci bir şekilde hayatını kaybetti. Ölümünden çok hayatını kaybetme şekli beni fazlasıyla etkiledi. Ölümü kabullenmiş biriyim; ama ölme şeklini ve öldükten sonra yaşananları kabullenemedim, hiçbir zaman da kabullenemeyeceğim.
Olayın kayıtlara geçtiği gibi olduğunu kabul edersek, yani intihar olduğunu, bu olayın bana bir uyarı mı yoksa çağrı mı olduğunu bilemedim. Haberi öğrendiğimden bu yana, bu garip ve acı durumu düşünüyorum.
Beni takip edenler bilir, son zamanlarda oldukça depresif ve intihar eğilimliyim. Hayata dair umutlarımın tamamen tükenmesi ile birlikte intiharı ciddi ciddi düşünmeye başladım, hatta nasıl intihar edersem başarılı olacağıma bile karar verdim şu yazımda: Bir Martı Gibi…
Ara Not: İnsanlar güçsüz gözükmemek için intihara olan eğilimlerinden söz etmekten sıklıkla kaçınırlar, bu düşüncelerinin ilerideki kariyer yaşamlarında sorunlara yol açabileceğinden endişe duyarlar. Oysa ki, her insan hayatında en az bir kez intiharı bir şekilde düşünmüştür, çünkü hayatımızda en az bir kez dibe vururuz.
İntihar edecek olursam bir yerden kendimi atarak intihar edebileceğimde karar kılmış ve “Bir Martı Gibi…” sonsuzluğuma kanat açmaya karar vermiştim. Bu konuda geçen hafta “acil” kodu ile okulumuzun psikoloji servisine başvurmuş, oradan psikiyatri servisine ve nöroloji birimlerine yönlendirilmiştim. Tam bir hafta önce antidepresanı ile başlayan tedavimin ertesi günü gerçekleşen bu korkunç olay beni karmakarışık duygulara boğdu.
Anneannemin intiharı (!),
Tanrı’nın bir uyarısı mıydı?
Yoksa “İşte böyle yapacaksın!” diye yol göstermesi miydi?
Bilmiyorum…
Bildiğim bir tek şey var;
Artık kaldıracak gücüm yok…