30 Kasım 2012 · 2 dakika
Fazıl Say: Bir Sosyal Medya Sanığı
Fazıl Say’ın Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle açılan dava; sosyal medyanın günlük hayatımızdaki etkilerinin gün geçtikçe artmasıyla birlikte, sosyal medyada özgürlük ve sansür tartışmalarının daha da alevleneceğinin bir habercisi.
Fazıl Say’ın Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle açılan dava; sosyal medyanın günlük hayatımızdaki etkilerinin gün geçtikçe artmasıyla birlikte, sosyal medyada özgürlük ve sansür tartışmalarının daha da alevleneceğinin bir habercisi.
Fazıl Say’ın Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ suçundan 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis istemiyle hakkında açılan dava, bir anda sadece sosyal medyanın değil Türkiye’nin de gündemine oturdu ve yurtdışında da yankı uyandırdı.
“Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cennet-i âla meyhane midir? Her müminine iki huri vereceğim diyorsun, cennet-i âla kerhane midir?” ve “Müezzin 22 saniyede okudu akşam ezanını yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Rakı masası?” ifadeleri başta olmak üzere birkaç tweet nedeniyle Fazıl Say’ı dava eden Yüksek İnşaat Mühendisi Ali Emre Bukağılı’nın iddiaları şu şekilde; “Sanık Twitter’da çok fazla olarak dini değerlere sövgü ve hakaretlerde bulunmuştur. Kendisinin ilgili platformda 30 bin takipçisi var, herkes yazdıklarına ulaşabiliyor. Bu davranışları alışkanlık haline getirdi, bunları kasıtlı mı yapıyor bilmiyorum. Oysaki sanık, sözlerinin toplumsal kamplaşmaya neden olacağını bilebilecek eğitimli bir kişi.”
Ali Emre Bukağılı’nın açtığı bu davaya tepkili olup sanatçıya destek verenler, Fazıl Say’ın da düşüncelerini herkes gibi özgür bir biçimde ifade edebileceğini savunuyor. Bu kesim sansürün her türlüsüne tepkili, çünkü onlar için sansür bir çözümden ziyade bir çözümsüzlük. Ayrıca, dünya çapında tanınan Fazıl Say gibi değerli bir sanatçının başarılarının bu tür bir dava ile gölgelenmesinin doğru olmadığını düşünüyorlar.
İslamiyet’in aşağılanmasından hoşnut olmadıkları için sanatçıya tepki gösterenler, “Bir özgürlüğün başladığı yerde, diğer özgürlük biter.” savı ile davayı destekliyorlar. Onların düşüncesine göre, özgürlükler genel toplum huzurunun sağlanması adına belli oranda kısıtlanabilir. Aynı zamanda, “Öyleyse bu da benim ifade özgürlüğüm.” diyerek Fazıl Say’a çok ağır hakaretlerde dahi bulunanlar mevcut.
Aslına bakarsanız, bu dava sosyal medyadaki ilk örnek değil. Daha önce, Adnan Oktar da sosyal medyada kendisi hakkındaki iddialara karşı çeşitli davalar açtı ve çoğunu kazandı. Geçtiğimiz eylül ayında ise, emekli işçi Ali Cemal Ağırman, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden hakaret ettiği öne sürülerek 15 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Sonuç olarak; sosyal medyanın günlük hayatımızdaki etkilerinin artması, bu gibi davaların artacağının ve sosyal medyada özgürlük ve sansür tartışmalarının daha da alevleneceğinin de bir habercisi aslında.
Not: Bu Yazı Dinamik Gazete Kasım 2012 sayısında yayımlanmıştır.