17 Eylül 2017 · 3 dakika
Baby Driver… Güzel Müziklerle Dolu Keyifli Bir Film…
Dünden beri tekrar tekrar Rhapsody in Blue dinledikten ve dün IF Beşiktaş’ta kendimden falan geçtikten sonra bugün, güzel müzikleri olan bir müzikal ya da ona benzer bir şeyler izlemek istiyordum. Ve karşıma Baby Driver çıktı, iyi ki de çıktı. Henüz izlemediyseniz, hiç bekletmeyin ve oturun izleyin…
Dünden beri tekrar tekrar Rhapsody in Blue dinledikten ve dün IF Beşiktaş’ta kendimden falan geçtikten sonra bugün, güzel müzikleri olan bir müzikal ya da ona benzer bir şeyler izlemek istiyordum. Ve karşıma Baby Driver çıktı, iyi ki de çıktı. Henüz izlemediyseniz, hiç bekletmeyin ve oturun izleyin…
Filmin başrollerinde; büyük usta ve her işine hayran olduğum Kevin Spacey, “The Fault in Our Stars"tan tanıdığımız babyface Ansel Elgort, Mad Men’den Jon Hamm, Django Unchained’den Jamie Foxx ve filmimizin tatlı kızı rolünde Cinderella’dan Lily James var. Yönetmenimiz ve yapımcımız Edgar Wright kadro konusunda cimri davranmamış, keyifli bir filme harika da bir kadro kurmuş.
Ara Not: Bu yazı spoiler (sürpriz bozan) içermiyor, yani okumaya devam edebilirsiniz.
Baby (Ansel Elgort), tinnitus rahatsızlığı olan ve muhteşem araba kullanan bir genç. Tinnitus nedir derseniz, kulakta duyulan, gerçekte olmayan rahatsız edici sesler. Bu rahatsızlık, dünyadaki her 22 kişiden birinde mevcutmuş. Baby’nin kulakları sürekli çınlıyor ve bu sesleri bastırmak için yanından iPod’larını hiç eksik etmiyor. Baby, farklı günler, farklı ruh halleri için hazırlanmış müzik listeleri içeren birden fazla iPod taşıyor yanında.
Kevin Spacey, karanlık bir çete lideri. Filmde soygunlara liderlik yapan eli kolu uzun biri olarak görüyoruz, ama sanki tek karanlık işi soygun değil gibi. Neyse Baby bir şekilde bir şekilde Kevin Spacey’e borçlu. Borcunu da, araba kullanmadaki yeteneklerini soygun çetesinin vazgeçilmez sürücüsü olarak ödüyor.
Buddy (Jon Hamm), Bats (Jamie Foxx), Darling (Eiza Gonzalez) çetenin diğer üyeleri. Her birinin kendinilerine özgü özellikleri var. Bats’in gereksiz bir ölüm makinesi, Buddy’nin ayarları bozulunca canavara dönüşen bir insan olduğunu izliyoruz ama geçmişleri ile ilgili çok detaylı bir bilgimiz yok. Her biri, Baby’nin hayatından geçip giden karakterler sadece.
Ve dizimizin tatlı kızı Debora (Lily James)’nın geçmişi ve hatta bugünü ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Baby’nin kalbini, Carla Thomas’ın B-A-B-Y‘sini söylerken çalıyor. Birbirlerinin müziğe olan bağlılıkları, onları birbirlerine bağlayan şey de oluyor.
Baby, oh baby
You look so good to me baby
Baby, ooh baby
You are so good to me baby
Filmimizin en güzel tarafı, muhteşem müzikleri… Filmdeki müziklerin olduğu Spotify çalma listesini aşağıya ekledim, filmi izlememiş olsanız bile sizi fazlasıyla keyiflendireceklerdir. Gerçi müzik zevkinizi bilmiyorum, belki de bu tarzı hiç sevmiyorsunuzdur. Ben bayılıyorum, dinlerken kendimden geçtiğimi de söyleyebilirim :)
Filmde tadında aksiyon ve kovalamaca sahneleri var. Sonlara doğru işler biraz kontrolden çıkıyor, birazcık da saçmalıyor, ama filmin bütünü güzel olunca gönül katlanıyor biraz ayarın kaçmasına. Sonu da biraz gerçekçi, biraz hayal ürünü olmuş. Burada da Baby dışındaki karakterlerde yaşadığımız derinlik sorununu yaşıyoruz. Filmin sonu, Baby’nin hayali bile olabilir, sanki öyle gibi de.
Left Behind felaketinden sonra Netflix aboneliğimi sonlandırmıştım. Evet, güzel filmlerden bir seçki sunamadığı, Left Behind gibi rezil filmlere yer verdiği için Netflix’i suçluyorum. Baby Driver ise güzel filmlere güzel bir dönüş oldu. İzlenesi çok güzel filmler var, Left Behind gibi saçmalıklarla zaman kaybedince cidden üzülüyorum.
Müzikle dolu günler diliyorum sizlere…